Özellikle çocukların üzerinde yapılan zekâ testlerini, çocukların
gelecekleri açısından önemli görme durumundayız. Diplomanın ve
diplomaya bağlı beklentilerin hayatın tek kazancı olarak görüldüğü
bir zamanda velilerin çocuklarının zekâ düzeyini belirleme
gayretini anlayabiliriz.
Zeki olan ve olmayan diye ayrılmış bir insan toplumuna doğru mu
gidiyoruz, ‘beyazlar’ ve ‘siyahlar’ der gibi ‘zeki olanlar’ ve
‘zeki olmayanlar’ da insanların ayrıştırıldıkları konular arasında
yer alabilir.
Allah’ın yarattığı insanın rengine, malına veya zekâsına göre
tasnif edilmesini kabul edemeyeceğimizi söylemeye bile gerek
yoktur. Bir okulun sınıflarında eğitim kalitesini belirleme amacı
ile zekâ testi yapılabilir ama insan tasnifi için yapılacak böyle
bir ayrım en azından ‘siyah/beyaz’ ayrımı kadar sakıncalıdır. İnsan
toplumunun sırf zekâlılardan oluşmasını bekleyemeyeceğimize göre
Allah’ın yarattığı gibisine razı olmak imanımızın gereğidir.
Bugün uygulanan zekâ testleri ve uygulanan zekâ testleri üzerine
yapılan yatırımlar mü’min gözüyle ele alındığında gözden kaçmaması
gereken bir açık dikkatimizi çekmektedir. Genelde zekâ testleri,
bilhassa çocukların matematik rakamlarına vukfiyetleri, genel
algılama/yorumlama kabiliyetleri ve refleksleri üzerinden
yapılmaktadır. Bir çocuğun matematiğe karşı ilgisi, ailesi başta
olmak üzere yakın ve uzak çevresini algılayışı, özel psikolojisi
bir puanlamaya tabi tutulmakta ve böyle bir değerlendirme üzerinden
zekâ düzeyi tespit edilmektedir. Belli oranda da bu tespitte başarı
sağlanabilmektedir.
Biz mü’min insanlar olarak, çocuklarımızın tabi tutulduğu böyle bir
zekâ testini yeterli bulamayız. Ortada yok sayamayacağımız bir
eksiklik vardır. Mesela on yaşındaki bir çocuğa zekâ testi
yapılırken o çocuğun ahiret dünyası ile bağlantısı da test
edilmelidir. Sadece rakamlar ve çevresine alakası üzerinden yapılan
bir testteki düzeyin bizi mutlu etmesi ile ahiret hesabı da
yapılarak ortaya konan bir zekâ testinden elde edilen sonuç aynı
görülemez. Ahireti yok veya yarı yok kabul eden ortamların
hazırladığı testlerin, hayatı ahiretle anlamlandıran aileler
açısından ‘zeki/zeki değil’ denecek kararı vermesini
bekleyemeyiz.
Şunu da söylememiz mümkündür: Madem biz ahiret için varız veya her
sözümüz bu varlığı kabullenme üzerine kuruludur, ahiretin gündem
edilmediği bir testi veya konuyu bizim için muteber nasıl kabul
edebiliriz? Ahiret için hazırladığımızı beyan ettiğimiz
çocuklarımızı, dünya rakamlarından ibaret bir sınavdan geçirip
‘iyi, yüksek, mükemmel/eksik, yetersiz, arızalı’ gibi vasıflarla
nasıl anarız? Bu, kendi kendimizi oyalamaktan başka bir şey
olmaz.
Ortada düzeltilmesi zorunlu olan bir yanlış algılama vardır. Dünya
için var olanlar açısından ortada bir endişe yoktur zaten; diploma
sahibi olma, iş edinme, mal kazanma tamahı için yeterli olabilecek
zekâ testleri onlar için yeterlidir. Biz ise ahiret diyoruz. Cennet
cehennem, sırat, mizan, mahşer diyoruz. Çocuklarımızın ahireti
anlamalarını gaye ediniyoruz. Bizim testimiz de bizim idrakimiz
gibi olmalıdır. Öbürlerinin masalarında hazırlanan testler bizim
değerlerimizi yansıtamaz.
Küçük çocuklar için ahiret idrakinin beklenemeyeceğini iddia
edenler de olacaktır. ‘Çocuk ne anlar sırattan, mizandan?’
denebilir. Büyük banka müdürlerinin masasındaki dosyaların
muhtevasından oluşan büyük büyük rakamlı hesaplar nasıl çocukların
anlayabildiği şeyler olabiliyorsa uzak addedilen ahiret de o
şekilde onların yaş ve zekâ düzeylerine uygun olacaktır. Birden çok
bilinmeyenli hesaplarla sıradan insanların çocuklarının zekâları
ölçülebiliyorsa mü’min için tam bilinen durumundaki ahiret de, o
mü’minin çocuğunun zekâ ölçümünde zorunlu sorular ve işaretler
arasında olmalıdır.
Ahirete iman üzerine kurulu bir hayat yaşayacak çocuğun eğitimi ve
standardı da ona göre belirlenmelidir. Hafızlık ve benzeri ‘mü’min
genç yetiştirme’ projelerinde bile ölçüm araçları sıradan araçlar
olarak belirlenirse sonuç ahiret hesaplı gençler şeklinde
olmayabilir.
Ahiret için varız, yatırımlarımız da ahiret için olacaktır.
Hesaplarımız ahiret üzerinden olmalıdır ki, ahiret umutlarımız
yerini bulsun.
Kadriye Uzlu
Allah'in bedeli müşriktir. Allah müşrikin kendisidir. İnsanları Öldürün diyen ve bu emri veren, mi bu yazıyı yazıyor. Farklı inanç sınıflarında olan Mu'minler var. Bunlar kışkırttılarak birbiri ile savastirilmaktadir. Gerçek soykırım budur.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar